SKT : " SIĞIRCIKLAR VE MARTILAR "

'NOSTALJİ'DEN KALAN YAZILAR

Seher Keçe Türker'in Kaleminden;

" SIĞIRCIKLAR VE MARTILAR "

"Yılan bile toprağı tarta tarta yer.(Atasözü)

Fevziye cami bahçesinde sığırcık kuşlarının gökyüzünde adeta dansa dönüşen uçuşları belli saatlerde zevkle izleniyor. Bu uyumlu uçuşun yağmurun habercisi olduğuna da inanılıyor. Sığırcıklar gürültücü kuşlardır. Şehirlerin içlerine kadar girer, binaların çıkıntılarına tünerler. İnsana rahatça alışır, hayvan seslerini taklit ederler. Açık mavi renkli 3-5 yumurta yumurtlarlar. Erkek ve dişi sırayla kuluçkaya yatar. Yuva yapabilirler. Ancak insanların hazırladığı tahta ve silindir yuvalara kolayca yerleşebilir Tabiatta 50-60 çift büyüklüğünde koloniler halinde yuvalanırlar. Çekirgeyle beslenenlerin dışında çoğu meyvelere ziyan yaptıklarından çiftçiler tarafından sevilmezler. Böcek, salyangoz, tahıl ve meyve yerler. Solucan bulmak için gagalarıyla toprakta, delikler açarlar. Bazı böcekleri yerler. Besin aramak için yerde sıçrayarak gezerler.

Şeyh Ali Semerkand Hazretlerinin mezar kitabesinde çekirge istilasına karşı sığırcık kuşlarını sevk edip bu afeti Allah'ın izniyle önlediği yazılıdır. Menkıbe özetle şöyledir."Ali Semerkandi'nin yaşadığı dönemde Bursa'da çekirge salgını olmuş. Hatta padişahın has bahçesine de haşarat musallat olmuş. Çekirgeler, bahçedeki olup biteni yiyormuş. Kıtlık başlamış. Bunun üzerine çareler düşünülmüş. Şeyh Ali Semerkand nin Bahr ul-Ulum adındaki eseri, alimler tarafından biliniyormuş. Bursa'ya davet edilmiş. O okuyup getirdiği özel suyu kabın içine aktarıp bir ağaç dalına takmış ve dua etmiş. Bu sırada bulut görüntüsünde sığırcık kuşları tabur tabur pike yapmaya başlamışlar. Hızla akın eden sığırcık kuşlarının karşısında çekirge ve diğer haşereler hareketsiz kalmışlar. Sığırcık kuşlarının sesleri onları imha etmiş."

Martılar niçin denizler üzerinde uçar? Balık sürülerinin yerlerini belli ederler. Ayrıca bir de efsaneleri var. Bundan yüzyıllar önce deniz aşırı, çok güzel bir ülke varmış. Ülkenin bir kıralı ve tabi ki birde prensesi varmış. Prenses dünyalar güzeli bir kızmış. Kralın emri ile her gün dolaşmak için saray muhafızları ile birlikte sarayın dışına çıktığında ona bakmak yasakmış. Halk onun dolaşmaya çıktığı ilan edildiğinde eğilir ve gözlerini kapatır, ya da evlerine kaçışırmış. Onu görenler ölümle cezalandırılırmış. Günlerden bir gün yine prenses dolaşmak için çıktığında fakir bir köylü delikanlı iradesini yenememiş ve yavaşça başını kaldırıp prensese bakmış. Başını kaldıran fakir delikanlı ile prenses o an göz göze gelmişler. Fakir delikanlı prensese inanılmaz bir aşkla tutulmuş. Prensesinde o derin bakışlarının boş olmadığını düşünen fakir delikanlı günlerce uyuyamamış. Bu arada fakir delikanlıya da tutulan güzel prenses onun zarar görmemesi için günlerce kendini saraya kapatmış.

Sonunda dayanamayan fakir delikanlı her şeyi göze alarak gizlice sarayın bahçe duvarına tırmanmış ve prenses ile bir kere daha göz göze gelmişler. Fakir delikanlı hemen duvardan atlamış ve prensesle konuşacağı sırada saray muhafızlarına yakalanmış. Kralın karşısına götürülen delikanlı nasıl olsa ölümle cezalandırılacağını bildiğinden prensese duyduğu aşkını anlatmış. Kral ölüm emrini vermiş. Ancak prensesin yalvarışlarına dayanamayarak fakir delikanlıya başka bir ceza vermeyi kabullenmiş. Hemen bir gemi hazırlatarak gidilebilecek en uzaktaki adaya bir fener yaptırmış ve fakir delikanlıyı da o adada yanlız yaşamaya mahkum etmiş. Aradan bir kaç ay geçmesine rağmen prensesi unutamayan fakir delikanlı aşkını ağıtlara dökmüş ve martılara anlatmaya başlamış... Artık bütün martılar fakir delikanlının prensese olan aşkından haberdarmış. Sonunda martılar bile fakir delikanlıyı anlamış ve yazdığı mektupları prensese götürmeye başlamışlar... Zamanla prensesin de yazmış olduğu mektupları fakir delikanlıya götüren martılar aracılığı ile aşkları iyice büyümüş. Bir sabah sarayın bahçesinde kahvaltı yaparken prensesin oda penceresine ağzında bir mektupla konan martıyı kralın görmesine kadar... Ağlayarak kızına sarılan kral, hayvanların bile bu aşkı anlarken kendisinin anlayamadığı için utandığını söyler. Prensese hemen bir gemi göndertip fakir delikanlıyı getirtip kendisi ile evlendireceğini söyler. Buna çok mutlu olan prenses, fakir delikanlıya bir mektup yazmış ve olanları anlatmış. Tabi bu arada mektubu götürmek için bekleyen martıya da her şeyi anlatarak bütün martıları düğünlerine çağırmış. Buna çok sevinen martı mektubu bir an önce ıssız adaya götürmek için yola çıkmış. Tam yolu yarılamışken yanından geçen bir kaç martı arkadaşına haber verip hepsinin düğüne davetli olduğunu söylemek için gagasını açtığında mektubun düştüğünü fark etmiş. Mektubu birlikte aramaya başlamışlar. Bu arada prensesten mektup alamayan fakir delikanlı, yazmış olduğu mektupları göndermek için bir tek martı bile bulamamış. Biraz ilerisinde uçuyorlar fakat yanına gitmiyorlarmış. Prensesin kendisini unuttuğunu yahut istemediğini sanmış fakir delikanlı. Martıların da onun için yanına gelmediğini düşünmüş... Fenerden kendisini kayaların üzerine atarak intihar etmiş. Kralın gemisi adaya vardığında fakir delikanlının soğuk bedeni ile karşılaşmışlar. İşte o gün bugündür, her şeyi düzeltmek için denizler üzerinde uçan martılar o mektubu ararlar. Mektubu bularak efsane sevgiyi ve her şeyi geri getireceklerini sanırlar.

Bu gün ve her zaman güneşin altın tozları sizleri bulutsuz gökyüzü ile kucaklasın.

25 Temmuz 2012

Seher Keçe Türker

www.sebinmedya.com

Yazarı"