Güven Gürbüz Yazdı : On gündü geldi geçti

Güven Gürbüz Yazdı :

On gündü geldi geçti

Sıla özlemle, düşersen yollara geceleyin. Yolların uzadıkça uzadığına aldırmayın.
Kimedir der nazın? Gökte saklı yıldızların. Kara bulutların arkasına sakladığın.
Anladım, doldun yine, elbetteki yağacaksın. Anlar nice gözyaşına ortak olduğun.
Sus söyleme, sakın ola anlaşılmasın. Varsın yağsın, bilinmedik yerlere yağmurun.
Beklemeye tahammülü yok artık kuruyan toprağın. Oradasın. Sabahın ortasındasın.
Olmasada olur. Şeher dedikleri yerde karşılayanın. Sanki sende bir yabancımısın?

Bir başkadır sabahı bizim memleketin. Meydanda akan pınar, eğil de yüzünü yıkasın.
Uykuların kalmaz çabucak dağılsın. Bilirmisin. Eh ne de olsa uzak yoldan gelirsin.
İlk çıkan ekmeğini tad köşe başındaki fırının. Hemi de o' en sıcağından olanın.
Gökyüzü yine niye çatılır üçgen kaşların? Yağ da ıslanacaksak artık ıslanalım.
Bırak keyfine varalım. Islandıysam memlekette ıslandım diyelim. Tadına varalım.

Gezdim seyran ettim nerelerini? Kime nerede anlatsam bilmem ki güzelliklerini?
Bağlarını, bahçelerini, köylerini, mahallelerini, sokaklarını, caddelerini.
Nereye bağlamışlar diye sorarlarsa ya bülbülünü? Darıltmışlar mı diyelim gülünü?
Yavri, yavri...., diye seslenen dillerini. Hangi türkü de bitirmişler, sormalı.

Tamzara yol üstü derler. Sahilden gelen esintiler. Her gelen havasını içine çeker.
Yapılacakmış diye yazmış gazeteler. Köprüler. Bayram etsin artık çılgın dereler.
Tadına varana bir gün de yeter. Gezdim, gördüm diyenler. Karşı bahçeden esintiler.
Bir olsun her daim gönüller. Her yerde var güzel dostlar. Sağ olsun, var olsunlar.

Memlekette esnaflar çok iyi bilirler. Sorsan hallerini, sordukça neler söylerler.
Bizim güleç yüzlü Merter! Gezdirdiğin mahalleler. Tarihi eserler. Daracık yollar.
Ah bir bilsen ki kulağıma neler, neler, söylerler. Anlatmaz çekindiğimiz resimler.
Bir gün de dile gelseler. Yazılara dökülüp konuşsalar. Kitaplar dolusu olsalar.
Çok şeyler ister, gönül dedikleri görünmez hisler. Nereden çıktı bu çarpıntılar?

Güneş açınca doğuyor yeşilliklere, işte bahar. Çiftlikte akarsular. Çoştukça coşar.
Kim bilir derler. Geldiği yerlerden ne havadisleri içine gömer. Götürsün balıklar.
Gazetemizde kapanacak diyorlar ne haber? Kalmamış artık okuyanlar. Aranıyor sponsorlar.
Bekliyoruz nerelerdeler el uzatacaklar. Bu gidişle kalmayacak artık yazılar yazacaklar.

Tarlalarda ağaçlar. Arasında yeni evler. Boy, boy, uzarlar. Önlerinde yeşil bahçeler.
Daha nice el uzatacakları bekleyecekler. Gurbetçiler koşup gelecekler. Ev yapacaklar.
Heveslenmesin şimdiden kem gözlü, nazar değdirecekler. Peki nüfusu nasıl artıracaklar?
Hiç sormasınlar. Oturup düşünsünler. Düşünüp bulsunlar. Bak bunlar ince düşünceler.

Sıla-i rahim dedikleri. İşte bu yanında olmaları. Görmek, sarılıp öpmek, istedikleri.
Sır gibi saklar bağrında dağları. İnci, mercan dolu taşları. Silmek gerek gözdeki yaşları.
Yine mahsun baktım ki şu mezar taşları. Bayramdan bayramlara. Kimileri. Ziyaret dedikleri.
Değerlemeli diyorlar fırsatları. Hatırlamalı ecdatları. Şu kara toprakta kaldı emekleri.
Çok idi ah bir bilsen vasiyetleri. İnsanın yalnız kalmaları. Hatırlatır eksik düşünceleri.

On gündü memlekette geldi geçti. Bu gün aklıma düştü. Yazdım yazmasına da vakit geçti.
Aklımdaydı paketti. Yazacaktı. Hepsi uçtu. Sahi, vilayetlik hakkımızdı. Kim geri alacaktı?
Ben o'na, o'bana baktı. Gökyüzü yağmaktan vaz geçti. Şebinkarahisar bu, çok şeyler anlattı.
Kulağımda bir fısıltı. Uyku geldi sıkıttı. Göz kapaklarımı daralttı. Yazılarımdan kaldı kırıntı.
Ya dersin rüzgar da esinti. Uçtu gitti. Ya akarsu da şakırtı. Aktı bitti. Yine yüreğime hapsetti.

Ya yazacak gidecek. Ya bitecek gidecek. Kalem dediğin ne olacak? Özüne, sözüne, bağlı kalacak.
Kimi gün soracak. Kimi gün susacak. Anlayan anlamayanı bulacak. Anlamayana ne mi anlatacak?
Yine anlatamadım galiba? diyecek. Arzular emeller her daim, her zaman, memleket için olacak.

28 Mayıs 2025
Güven Gürbüz
Şebinkarahisar Ankara